Bireysel Çalışma Yöntemi

Bir öğrencinin bir konuyu yaparak yaşayarak öğrenme yoludur.

Araştırma ve tam öğrenme yoluyla öğretme yaklaşımlarında, ayrıca analiz ve sentez düzeyindeki davranışların kazandırılmasında kullanılır.

                                       ÖZELLİKLERİ

∂Öğrenci merkezlidir.

∂Öğrenci yaparak yaşayarak öğrenir.

∂Her öğrenci öğrenme durumunu kendine göre ayarlar.

∂Öğrenme, öğrencinin ilgi, yetenek ve ihtiyaçlarına uygun olarak yapılır.

fft20_mf121526

Problem Çözme Yöntemi

İstenilen hedefe varabilmek için etkili ve yararlı olan araç ve davranışları türlü olanaklar açısından seçme ve kullanmadır.

Bu yöntem daha çok araştırma yoluyla öğretme yaklaşımında, bilişsel alanın uygulama düzeyindeki davranışların kazandırılmasında ve bu alanın analiz ve sentez özelliklerini geliştirme de kullanılır.

                                ÖZELLİKLERİ

∝Öğrenci merkezlidir.

∝Öğrencide ilgi ve güdülenmeyi arttırır.

∝Daha kalıcı izli öğrenmeler oluşturur.

∝Bilimsel yöntemi kullanmayı öğretir ve bilimsel tutum kazandırır.

Anlatma Yöntemi

Bu yöntem, derse giriş yaparken, konuyu özetlerken yada bir konuyla ilgili bilgi aktarırken kullanılır.

Daha çok sunuş yoluyla öğretme stratejisinin kullanımında ve bilgi düzeyindeki davranışların kazandırılmasında kullanılır.

                                     ÖZELLİKLERİ

℘Öğretmen merkezlidir.

℘Aynı anda birçok kişiye bilgi aktarılır.

℘Dinleyenler konuyla ilgili organize bir görüş kazanır.

℘Öğrencilere kısa zamanda çok bilgi verilir.

℘Öğrencilere dinleme alışkanlığı kazandırır.

Örnek Olay Yöntemi

Bir olayın veya sorunun, yazılı veya sözlü anlatıldıktan ya da filmle gösterildikten sonra, konu hakkında öğrencilerin tartışarak çözüm önerilerini ortaya koymaları temeline dayanan bir öğretme yoludur. Öğrenci merkezlidir. Öğrenciler, bildiklerini ve kavradıklarını gerçek bir duruma uygulama şansına sahip olurlar. Bir problemi çözmeyi,analiz  edip sonuca ulaşmayı öğrenirler.

Örnek Olay

Tartışma Yöntemi

1327688915_tartisma

Bir konu üzerinde öğrencileri düşünmeye yöneltmek, iyi anlaşılmayan noktaları açıklamak ve verilen bilgileri pekiştirmek amacıyla kullanılan bir yöntemdir.

Daha çok buluş yoluyla öğretim stratejisinin kullanımında ve kavrama düzeyindeki davranışların kazandırılmasında kullanılır.

ÖZELLİKLERİ

Öğretmen-öğrenci etkileşimi söz konusudur.

Öğrencilere geçmiş yaşantılarından örnekler vermesi için imkan sağlar.

Öğrencilerin bir konu üzerinde kendi düşüncelerini söylemesi ve yorum yapmasını sağlar.

Analiz, sentez, değerlendirme gücü kazandırır.

                                                 TARTIŞMA TÜRLERİ

Panel: Küçük bir uzmanlar grubunun, bir konu üzerinde duygu ve düşüncelerini sunmak amacıyla yaptıkları tartışma.

Sempozyum: Küçük bir konuşmacı grubun, belirli bir konunun değişik yönlerini tartıştıkları öğretme tekniği.

Forum: Değişik görüşlere sahip kişilerin herhangi bir konudaki sorunları tartıştıkları öğretme tekniğidir.

Kollegyum: İki panelden oluşan bir grup tartışması tekniğidir. Birinci panelde uzman kişiler, konuya ilgi duyan öğrenciler vardır. İkinci paneldekiler soru hazırlarlar.

Sınıf Öğretmenliği

MARMARA ÜNİVERSİTESİ

Atatürk Eğitim Fakültesi, Türkiye’nin en eski/köklü öğretmen yetiştiren kurumudur. Çünkü, bu kurumun kökeni, 1848’de açılan Dârülmuallimîn-i Rüşdî’ye dayanmaktadır.

16 Mart 1848’de İstanbul’da açılan Dârülmuallimîn-i Rüşdî’nin kuruluş amacı, Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk sivil modern eğitim kurumları olan rüşdiyelere öğretmen yetiştirmekti. Rüşdiyeler, bugünkü eğitim sistemimize göre, ilköğretimin ikinci kademesi düzeyinde okullardı. Bu tarihte, ilköğretimin ilk kademesine, yani sıbyan mekteplerine öğretmen yetiştiren herhangi öğretim kurumu yoktu. Zira, sıbyan mektepleri 1860’lara kadar, medreselerin etkisi altında geleneksel eğitim ve öğretimi sürdürüyordu. Modern ilkokulların, yani ibtidâdîlerin açılması üzerine, 1868’de İstanbul’da, bu okullara öğretmen yetiştirmek üzere Dârülmuallimîn-i Sıbyan açılmıştı.

1869 “Maarif-i Umumiye Nizamnamesi” Osmanlı eğitim sistemini, Fransa eğitim sistemi modeline uygun olarak yeniden düzenlemişti. Bu nizamname, Osmanlı ülkesinde ilk, orta ve yüksek öğretimden oluşan, üç kademeli bir eğitim sistemi kurulmasını öngörüyordu. Nizamnameye göre, İstanbul’da açılacak bir Dârülmuallimîn-i Kebîr, ilk ve orta öğretime, yani rüşdiye, idâdîye ve sultaniyelere öğretmen yetiştirecekti; Dârülmuallimîn-i Sıbyan da, bu örgütün dışında olmakla beraber, idarî yönden bu kuruma bağlı olacaktı. Bu oldukça ileri bir düşünceydi ve bugünkü eğitim fakülteleri gibi, yüksek öğretim hariç, bir kurumun tüm öğretim kademelerine öğretmen yetiştirmesini hükme bağlıyordu.

Söz konusu Dârülmuallimîn-i Kebîr, sıbyan, rüşdiye ve idâdî şubelerinden ibaret olarak, 1874 yılında hizmete girdi. Ancak, daha sonraki yıllarda, Sıbyan Şubesi, çoğu kez özerk yada bağımsız olarak faaliyet gösterdi. Dârülmuallimîn-i Kebîr, bir süre sonra Dârülmuallimîn-i Âliye adını aldı. 1915 yılında yeniden yapılanan bu kurum; İbtidâî, İhzârî ve Âlî Kısımlarından meydana geliyordu. Bu yapısıyla, ilk ve ortaöğretimin tüm kademelerine aynı çatı altında öğretmen yetiştiren bir kurum olma özelliğini yeniden kazanmıştı.

Cumhuriyetin ilânından sonra Dârülmuallimîn-i Âliye, bir süre Yüksek Muallim Mektebi adıyla faaliyet gösterdi. 1923 –1924’te, birkaç yıl önce kapatılan İhzârî Kısım’ın yerine ortaokullara öğretmen yetiştirmek üzere, Talî Kısım açıldı. Fakat, bu kısım, fazla uzun ömürlü olmadı. 1936’da Yüksek Öğretmen Okulu adını alan okul, yalnız lise öğretmeni yetiştiren bir kurum haline geldi. 1959’a kadar da, Türkiye’nin tek lise öğretmeni yetiştiren kurumu olma özelliğini korudu. İlkokullara öğretmen yetiştiren kısım ise, bu kurumdan ayrı olarak, Erkek Öğretmen Okulu adıyla faaliyet gösterdi. 1946 – 1947 öğretim yılında, 1848’de açılan Dârülmuallimîn-i Rüşdî’nin misyonunu yerine getirmek ve böylece ortaokullara öğretmen yetiştirmek üzere, İstanbul Atatürk Eğitim Enstitüsü açıldı. Kısa süre sonra, bu yeni kurum, Türkiye’nin en nitelikli öğretmen yetiştiren kurumlarından biri haline geldi.

1978 yılında, 1874 yılında kurulan ve 1848’de açılan Dârülmuallimîn-i Rüşdî’yi de bünyesine alan Dârülmuallimîn-i Kebîr/Dârülmuallimîn-i Âliye’nin devamı olan İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu, ülkedeki diğer yüksek öğretmen okullarıyla birlikte kapatıldı. Aynı yıl, tüm öğretmen yetiştiren kurumları saran anarşi ve terör dolayısıyla Atatürk Eğitim Enstitüsü’nde de eğitim ve öğretim durduruldu. Söz konusu tarihte, ülkedeki diğer üç yıllık eğitim enstitüleri, eskilerden farklı bir örgüt ve programla, yüksek öğretmen okullarına dönüştürüldü. Atatürk Eğitim Enstitüsü de, iki yıl sonra, 1980’de, Atatürk Yüksek Öğretmen Okulu adıyla yeniden faaliyete başladı.

Atatürk Yüksek Öğretmen Okulu, tüm yüksek öğretim kurumlarını Yüksek Öğretim Kurulu’nun çatısı altında toplayan yasal düzenlemeyle, 1982 yılında, Atatürk Eğitim Fakültesi adını alarak, yeni kurulan Marmara Üniversitesi’ni oluşturan birimlerden biri oldu.

Atatürk Eğitim Fakültesi, başlangıçta, kendisine bağlı Eğitim Yüksekokulu ve 8 bölüm ile faaliyete başladı. Eğitim Yüksekokulu, 1992 yılında kapatılarak, bünyesindeki Okul Öncesi Eğitimi ve Sınıf Öğretmenliği Bölümleri, doğrudan fakülteye bağlandı. Bir yıl sonra, 1982’ye kadar Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı Anadoluhisarı Gençlik ve Spor Akademisi iken, fakültenin Beden Eğitimi ve Spor Bölümü’ne dönüştürülen birim, rektörlüğe bağlı Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu haline getirildi.

1994’te, bünyesinde birden fazla diploma veren birim olan Fen Bilimleri, Sosyal Bilimler ve Yabancı Dil Eğitimi Bölümleri kaldırılarak, her diploma programı, ayrı bir bölüm haline getirildi. Böylece, fakülte bünyesindeki bölüm sayısı 17’ye çıktı.

1998’de, Atatürk Eğitim Fakültesi, ülkedeki tüm eğitim fakülteleriyle birlikte, YÖK tarafından yeniden yapılandırıldı. Yeni yapılanmanın gerekçeleri arasında, eğitim fakülteleri programlarının her geçen gün biraz daha fen – edebiyat fakültelerinin programlarına benzemeye başlaması; böylece, neredeyse birbiriyle aynı nitelikte eğitim veren iki fakültenin ortaya çıkması; –uzmanlık alanı eğitim bilimleri olanlar hariç- eğitim fakültelerinde görev yapan öğretim elemanlarının eğitim bilimleriyle ilgili çalışma yapmayıp, yalnız alan araştırmalarıyla yetinmeleri önemli bir ağırlığa sahipti. Yeniden yapılanmayla, ortaöğretim sosyal, fen ve matematik alanlarına öğretmen yetiştiren programlarında öğrenim gören öğrencilerin alan derslerini fen – edebiyat fakültelerinde almaları esasa bağlandı. Buna paralel olarak, alan çalışması yapmayı tercih eden öğretim elemanları fen – edebiyat fakültelerine gönderildi. Bu süreç, Atatürk Eğitim Fakültesi’nde de aynı şekilde yaşandı. Böylece, fakülte, önemli ölçüde aslî fonksiyonuna dönmüş oldu.

Yeni yapılanmanın öngördüğü örgütsel yapıya göre, Atatürk Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri, İlköğretim, Türkçe Eğitimi, Yabancı Diller Eğitimi, Güzel Sanatlar Eğitimi, Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi, Ortaöğretim Fen ve Matematik Alanlar Eğitimi, Ortaöğretim Sosyal Alanlar Eğitimi Bölümlerinden meydana geliyordu. Daha sonra, bu bölümlere Özel Eğitim Bölümü de katıldı. Böylece fakülte, bu bölümlerin çatısı altında, 21 ayrı anabilim dalında öğretmenlik eğitimi/diploması verir hale geldi.